Ekim 27, 2013

Kaç Yıl Geçti Aradan Ayrı Ayrı Bitsin Artık Bu Hasret Buluşalım Gayrı.

Evet acı bir gerçek ama dün sedağna blogumuza bak diyince blog adımızı bile hatırlayamadım iyi mi. Hani öyle zaman oldu. Sonra bloggerdan giriş yaptım hatırladığım en eski şifremle ve birazodunal. İlginç isimli sevimli blogumuz.

Girmişken tekrar kutlu olsun cadınurun doğum günü. Nice mutlu günleri olsun!!
Ayrıca Jamie!! LAAN TEBRİK EDERİM. BU VESİLEYLE BİR KEZ DAHA JAMİE DANSINI GÖRMEYİ PEK İSTERİM DOĞRUSU.

Ben de bir günün şeysi yapayım, özledim yani. ;)

Günün işi: Arapça kursuna gitmek. Yani evet, kursta benim dışımda herkes alfabeyi, harfleri biliyor. Çok ezik kaldım.
Günün yemeği: Karnıyarık ve makarna (Akşama)
Günün şarkısı: Dis Lui Non
Günün sıkıntısı: Hafif tıkanmış burun, ağrıyan boğaz, aksırmalar, tıksırmalar..

Ekim 25, 2013

ay nasıl özlemişim yaa. bu blogun ve dolayısıyla tubağnağnın hayatımda önemli bi yeri varmış lan. ne garip hayat. 2010daki doğumgünü postlarımıza falan güldüm. şimdi 20 yaşında oldum. oha. eski yazdıgımız yazıları hobi olarak okuyabilirmişim bu arada ya onu fark ettim.

ilk aklımdaki şey. taşkışla'da merdivenleri hala sencer stayla çıkıyorum!!! ve bunun esprisini yapabiliceğim birinin olmaması oh may gadd!!!

ikinci yazmam gereken şey jamie sevdam. allahım ne manyaklık ne komiklik. tamamen unutmuşum ve en bombası da bir adet jamie sevgilim olmuş olması :PP tubağnağ çatlasın meraktan hahah.

onun dışında ne anlatsam. başmbaşka yerlerde bambaşka rutinlere kaptırdık kendimizi işte. genel ruh hali olarak iyiyim huzurluyum. 20 yaş insanı olmak garip bi his. 19 iyiydi be.

veeee uzuuun bi aradan sonraaaa

günün olayı: tabi ki doğumgünüsüm ehehehhe
günün huzursuzluğu: 17 otobüs çilesi
günün şarkısı: nouvelle vague - mala vida (hayatımda ilk kez ispanyolcaya sempati duydum resmen) günün aburu cuburu: probis!!
günün hoşuma giden şeysi: şu legolu iphone kabı üff. ama önce iphone da istiyorum mümkünse :D:D

 

Nisan 30, 2011

bilögir açılmış la. ya da ben yeni gördüm. akıma düştü bi an. bu akşam geçmeliydim yatakhaneye. yarın kadıköyden geçişim çok zor olaceğk. büfs. kısmet hep. du bişeyler yazcam ben ama sonra.

Nisan 23, 2011

oha.

haaaa, kikikikikikikikikiki.

Şubat 26, 2011

derken.

Why do I fall in love with every woman I see who shows me the least bit of attention?
demiş.

Hayat garip oluyor bazen. Kar yağıyor mesela. Hiç sevmem. Soğuk çünkü.
Sonra hasta olmayı da sevmem. Depresif olmayı. Oturmayı.


Beraber uyurken yutkunduktan sonra karşıdakinin de yutkunmasından. veya tam tersi durumlar için de geçerli.
Kaşığı ağzımdan çıkardıktan sonra kenarında kalan kalıntılardan.
Birini beklerken insanlarla göz göze gelmekten.
Çay içerken bardağın kenarında dudak izi oluşmasından.
Tırnak içimdeki pisliklerin dikkatle izlenilmesinden
.


hiç hoşlanmıyorum.

Ocak 29, 2011

i monster.

seni bölögörda görmek şaşırttı beni doğrusu sağdenur. unuttun sanmıştııığm.
ev güzel gibiymiş aslında he. ne güzel yattım felan. ama şimdi ben de film izliycem. hıhı. neyi izliycem peki. bilmiyorum. bakıcaz. haydi güle.

undisclosed.

nebçim de sahiplenmiş bilögümüzü ya. ayıkadın.

here sedanağ comes. fırtına gibi geldim hem de. off. tatilmiş güya. götüme bokuma tatil. hayvan gibi dersane var. üç gün boşluğum var toplamda. ama yine de film çekçem ki ben. ehehehhehe. hala puppetın ne giymesi gerektiğine karar veremedim. bugün son ama. kıyafetmiş kafaymış saçmış bitiyör. aa aklıma gelmişken yasminkıza mail atayım. saçı nasıl yapıcam hiçbir fikrim yok çünkünüm.

bi de hava nebçim soğukluydu ya. dersaneden sonra yürümem gerekiyordu, amman yareppi. o ne öyle o ne.

ay sıkıldım hemen. hiç özlememişim blog kasmayı. aa ama aklıma geldi. dün j'ai tue ma mere i izledim. xavier dolan ne tatlı ya. gey partneri de çok tatlı. jamie potansiyelli insancıklar. şimdi de ikinci filmini izliyem beyfendinin. heartbeats mi ne. neblem. büf.

Ocak 19, 2011

tiny little rocks.

resmen dünyanın en güzel ikinci şiiri olma ihtimalin çok yüksek senin.



Sana Büyük Bir Şey Söyleyeceğim

Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanınsıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından
Söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan
Korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır, sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya
katlanmam
sevgilim...

aragon.

Ocak 16, 2011

we go together.

beynim akıyor şu son hafta.
uyuyorum ama yetmiyor. uyumaya vakit bulamaz oldum ki bu durum beni üzüyor. şimdi yeni uyandım. sabah üç saat süren bir sınava girdim çünkü. üç saat. sıfır geometri. çokça yanlış. bolca esneme. şimdi beşiktaşa gidiceğm bir de. bu saatten sonra, yağmur yağarken. evet hiç içimden gelmiyor ama zorundayım. ühü.
neyse.

gelicem.

Ocak 07, 2011

okay if i sit closer.

evekt.

yine başardım, sınav dönemi gelmişken hasta olmayı yine başardım. fucking sickness man! saat 4:33'den beri hapşırıcam, hapşıramıyorum. burnumda birikti her şey. hapşırsam çıkıcak, atıcam ama yok. belirli aralıklarla hissettiriyor varlığını fake atarak. gözlerim yaşarıyor felan. ama yoğ. çıkmıyor ki. devasağ hapşırık için beklemelerdeyim.

bugün yoruldum yine. istiklalde gezdim tek başıma. ablama hediye aldım, eheley. bu durumda ödül olarak azıcık uyumayı hak ettim bence, evet. film de izleyemiyorum. hepsi vicdan azabı yüzünden kağretsin.


it's goddamn freezing on this beach. montauk in february. brilliant, joel.

Ocak 05, 2011

glatt.

dün tayfun pirselimoğlu söyleşisine gittik. garip, böyle ortamlara girdiğimde utanıyorum bazen. ya da hareketlerime dikkat etmem gerektiğni düşünüyorum. neyse ki tek başıma değildim. yoksa daha fena. neyse, böyle, ortam aslında samimi denilebilir ama yine de bir üst seviye hani. sonra adamın biri kalkıp soru sordu, ama uzattı baya, hani soru sormaktan öte bişeyler öğretme amacı güderek "yani sinema bence şöyle olmalı, böyle olmalı felan" diyor. başka bi adam da kalkıp "bence çok uzatıyosunuz ama heaağ!" dedi. sonra böyle moderatör araya girdi, yönetmen bile hatta. "tamam, önemli değil, evet, şey." diyerek toplamaya çalıştılarsa da o an orda kavga etmelerini istedim bir an. keşke eeğamauzattıncı ağbi kalkıp çaksaydı öbürüne. içlerindeki "benim dediğim en doğrudur." mantığındaki türkü ortaya çıkarsalardı. hani seviyenin azıcık düşmesi açısından. ama olmadı lan. yapmadılar böyle bişey.
ama şunu da dinle.
başka bi yerde olsaydı bunlar ağız burun dalmışlardı heğ. eheheh.


şimdi ne yapmam gerektiğini düşünüyorum da. sanırım gidip servetifünuns yapmalıyım. öğrenmem lazım. hafta sonunda dersane sınavları peşinde fatihten aksaraya, aksaraydan beşiktaşa koşuyor olacağım. üstelik beleşli gitmem lazım seneye. bol şans bana.
bir de bugün hangi filmi izlesemli. notes on a scandal'ı çok sevdim heğ geçen gün izledimdi. cate'in ağzına gözüne kurban. böyle sıradan bir güzelliği olmamalı insanın. işte cate'i de filmde o yüzden sevdim belki de. tavırları felan. bir garipti.
bugün de şeyi izliycem galiba, red dust diye bişey varmış bende. hiçbir fikrim yok hakkında ama. bakıcaz.

ene, ama saat 10da ablam ariycak kikiki. mutluyum.


we are bound by the secrets we share.

Ocak 02, 2011

hopes.

yeni yıldan öyle çılgın şeyler beklemiyorum.
sadece dişlerimi daha düzenli olarak fırçalayabilmeyi,
göbeğimin üç santimden fazla öne çıkmamasını sağlayabilmeyi,
çok kitaplı, çok kültürlü akıllı uslu bir insan olabilmeyi

diliyorum.

saçlarımı kestirme vaktim gelmiş sanırım bir de. daha doğrusu akademinin çılgın modelleri yüzünden saçımın yarısı kısacık, yarısı uzun. çiftli saç. hep uzunlu tarafını kullandım. aslında üst saçı kaldırsam da azıcık, şöyle kısalı saçı da kullansam. olma mı ki. olur. ama bu kısa sürecek dönem bana akademiye gitme sendromunu atlatmamda yardımcı olmayacak. üzgünüm ki. kısmet.

güle güle.

Aralık 27, 2010

waiting for.

dün sular gitti. error veriyor yatakhane bu sene sıklıkla. ne tahmin ettiğim görüntüyle karşılaşmak istemediğimden tuvalete gidebiliyordum, ne yıkanabiliyordum felan. suck! sonra geldi su. tabi direk banyoya gittim koşar adımlarla. peki ne oldu. bilyonlar dolusu insan kapmış her yeri. bekledim, bekledim. havlumla oynaştım. ve sıra bana geldiğinde başlayan heyecanım sadece on saniye sürdü. serçe parmak kalınlığında kulak memesi kıvamında ak pak bir su. atar yaparaktan geliyor borudan. saçın ıslanması yarım saat alır diye düşünerek işe başlasam da çabuk bitirdim neyse ki.
artık temizim.

kitap okumam gerekli şu an, bir de ders çalışmam. şeyi okuyorum. uçan spagetti canavarının kutsal kitabı. sonunda, evet, artık okumalıydım çünkü.

gülerek gidiyorum şimdi.

red dream.

çamaşır yıkadığım günler hayata yeniden başlıyorum. sanki temizlik ve beyazlık arasındaki hafif deterjan kokusu her şeyi düzeltecekmiş gibi. halbuki evden getirdiklerim böyle kokmuyordu hiç. güzel yumoş kokuyordu. yumoş kokusu, ama reklamındaki gibi. uzun süre kalıcılı.

Aralık 26, 2010

so real.

ama bu gerçekten olmazsa olmaz.

how happy is the blameless vestal's lot!
the world forgetting, by the world forgot.
eternal sunshine of the spotless mind!
each pray'r accepted.


yine izleme vaktim gelmiş.

birbir.

çok hızlı.
resmen terli ve kirli oldu hayat.

dersanede sınav vardı bugün, gitmedim. gitsem ne değişicekti ki çünkü. nasıl olsa üç saat boyunca kocaman kıçımla ısıttığım sandalyede oturmaya dayanamayacak ve çıkıcaktım. gerek kalmadı hiç.
zaten dün ayakkabı aldım yine. çok mutlu ediyorum kendimi böyle yaparak. ayakkabıları seviyorum.

yeni yıldan neler bekliyorum peki, 2011'den. bilmem ki. msn.com'da 2011'de nasıl bir sevgili edineceğim testini çözdüm ve huzur aradığımı söyledi bana. hasiktir ordan.
insanlar karşı çıkıyorlar zaten yılbaşı donu*** alacak olmama da. ben kırmızı bir tanga istiyorum. ama onlar göstericek kimsem olmadığı sürece, yılbaşında ailenin yanında sikim gibi bir gece geçirirken içimde kırmızı bişey olmasının saçmalıktan öte komik olduğunu söylediler. esasında katılıyorum ama, yok yani. ben bunu kendim için yapıcam, evet.

*** ise şu. don kelimesinin garipliği üzerine. geçen gün bunu konuştuk. iç çamaşırı derken çok ciddi oluyor ortam, böyle kasınç, hani bizler iç çamaşırı giyen düzenli tertipli tipleriz demek gibi. don desen apayrı, mahalle ağzı gibi. iki bina arasına çekilmiş ipte duran beyaz büyük babaanne donlarını anımsatıyor bana. külot var bir de. o zaten baştan kaybetmiş barındırdığı "ü" ve "o" yüzünden. külot yani, fazla evsel bir terim. hani aile içinde kullanılır o bir arkadaşına; "külot alcam lan." diyemezsin işte. yani biz ne yapıcaz ha. andığveyğr mi desek acaba ne etsek he? çok zor.

ama dur bi de, yeni yıl güzel olsun işte anlıyosun diğmi dostum. anla işte yaşlı adam. senden çok şey istemiyorum ha? uçak biletimi aldıriyim en azından eve gittiğimde, hadi, bunu yapabilirsin işte, biliyorum.

öyle.

Joel, I'm not a concept. Too many guys think I'm a concept or I complete them or I'm going to make them alive, but I'm just a fucked up girl who is looking for my own peace of mind. Don't assign me yours.

Aralık 19, 2010

renk.

Oha naber.


Başka zaman yazıcam ama "kader" iyiymiş he.


Sand is overrated. Its just tiny little rocks.
öptüm.

Kasım 11, 2010

f.


ağzını öpeyim.
eve gitmek istiyorum.

Ekim 26, 2010

birthday song.

sedanağkafalı.

ben bunları yazarken sen çok uzaklarda bir yerlerde olmayacaksın tabiğ ki. karşımda alt dönemden insanlarla oturuyorsun felan hatta. benim de bi amacım var ki burdayım işte, evet.
aslında senin bana verdiğin doğum günü hediyesi kadar çılgın bi uyuçtaçmaytalala adamım yok. çok üzgünüm bu konuda, görselleri iyice incelemem gerekiyordu ki artık çok geç.

sevgili sedağ.
doğum günün kutlu olsun bebiyim. iyi ki doğdun felan bir sürüüüğ iyi ki. sen biliyon onların ne olduğunu.
akından bu tür şeyleri taktığını öğrendim, bloggercok'tan kutlayayım dedim. mutlu yıllar hemşerim.
sana göylügızıuneler diyorum.
seni seviyom. beraber güzelli yıllara.

haydi güle güle.

Ekim 24, 2010

evli mutlu çocuklu.

yatakhanede yaptığımız o muhabbet geldi aklıma. leydi gaganın çükünden başlayıp demet akalının çocuğuna gelene kadar süren. selam.